Blog hayatına girişimin ardından 7 sene geçmiş. Her şey hala dün gibi... Ne yapacağım, ne yazabilirim, acaba kişisel bir blog mu kursam, edebiyat blogu mu oluştursam veya kişisel bakım üzerine (o dönemin bir hevesi olarak tanımlıyorum şuan bu girişim fikrimi) mi bir blog olsa diye çok düşünmüştüm. Tahmin edileceği üzere, birçok arkadaşımın istikrarlı bloggerlığının yanında benimki sürekli bir değişim içerdi. Gerek ismen, gerek içerik bakımından... Bu şekilde 7 sene geçti aradan, artık yaşlandığımdan mıdır (burada ufak bir ''aşk olsun, ne yaşlanması diyebilirsiniz) artık bir yerde oturmak ve dinlenmek istedim. 

işte buradayım!!!

Bu saatten sonra ne yerim değişir ne de ismim... Fakat uzunca bir süre yazamadım. Daha doğrusu 11 yazı yazmışım ve hepsi yarım. Tamamlanmamış bir hikaye, yarım kalmış bir şarkı veya sonu izlenmemiş bir film gibi kaldı sanki her şey. Ne çok şey değişti buralarda, yazsalar da okusam dediğim nice blogger bu mecraları terk etti... Sonra yabancılaştım sanırım, ya da bir şekilde bu değişiklikten mutsuz oldum. Fakat blog yazmanın iyileştirici ve teşvik edici bir özelliği var, bundan dolayı sanırım, buralardan gerçekten gitmek, heybeyi alıp yola çıkmak mümkün olmuyor. Kürkçü dükkanı gibi, di mi? 

Bundan dolayı buraya olan gelme hissini baskılamak yerine o sese kulak vereceğim. Bu yola çıkarken amacım yıllar sonra geriye dönüp baktığımda okuyacağım birbirinden farklı yazıya karşı ''vay be ne düşünüp neler hissetmişim'' diyebilmekti. Ve en önemlisi, çok özledim. 

okumayı, yazmayı ve hissetmeyi!


Çok sevgiler, 
               Melopeonia